26 Ağustos 1922’de başlayıp Başkomutanlık Meydan Muharebesi ile kesin sonuç alınan 30 Ağustos Zaferi’nin 95. yıl dönümündeyiz.
Zafer bayramı kutlamaları ilk kez 1924’te yapılmıştı.
O kutlamada konuşan Mustafa Kemal ATATÜRK, zaferin cumhuriyetin temeli olduğunu söylemiştir.
Sonraki yıllarda da gerek konuşmaları gerekse eylemleri ile ordunun bir devletin ve milletin yaşamındaki önemi vurgulamış ve kuvvetli bir orduya sahip olunması için çalışmıştır.
GÜÇLÜ ORDU
Ordu, gücü oranında devletin güvencesidir.
Abdülhamit’in Haliç’e hapsederek çürüttüğü donanmanın acısı, Kurtuluş Savaşı’nda Ege Adaları’na çıkacak kayık bile bulunamayışı ve adaların Yunanistan’a bırakılışı ile tadılmıştır.
Cumhuriyet yıllarında yapılan yatırımlar da donanma için yeterli olmamış ve Kıbrıs çıkarmasının 1974’e kadar sarkmasına sebep olmuştur.(Uluslararası gelişmeler de ayrı etkendir)
Atatürk döneminde açılan uçak fabrikasının kapatılması Türk Hava Kuvvetleri’nin dışa bağımlılığını hala sürmesinde önemli faktördür.
NATO ve ABD’ye bağlılık da bazı yararları yanında ordumuzun kendi kendine yeterliliği önündeki engellerden biri olmuştur.
GÜÇLENME DÖNEMİ
DP’nin 1950’de iktidar oluşu ile orduya bakıştaki olumsuzluklar 27 Mayıs 1960 Devrimi sonrası yerini önemli atılımlara bırakmıştır.
2002’ye kadar devamlı artan bir ivme ile TSK eğitim, donanım, harp-silah ve araçları konusunda sürekli bir iyileşme göstermiş, çağdaş ordular içinde önemli bir yer edinmiştir.
1974 Kıbrıs Barış Harekatı’ndan sonra dışa bağımlılığın mahzurlarını gidermek için gösterilen çabalar meyvelerini vermeye başlamıştır.
Donanmanın yaptığı atılım ile Akdeniz ve Karadeniz’de söz sahibi oluşumuz, savunma sanayiindeki gelişmeler ile dışa bağımlılığın giderek azalması, TSK’nın dünyanın en güçlü ordularından biri oluşu emperyalistleri rahatsız etmiştir.
TSK’YA İŞBİRLİKÇİ DARBE
Gelişen, güçlenen Türk ordusu, kendine bağımlı kalmasını isteyen emperyal güçler yanında din eksenli devlet yönetimi isteyen iktidarların da hoşuna gitmemiştir.
Körfez harbinde ABD’nin Türkiye topraklarını kullanmasını öngören tezkerenin meclisten geçmeyişi ile düğmeye basılmıştır.
TSK’yı ideolojilerini gerçekleştirmeye engel görenler, mevcut iktidar ve ABD servisleri ile işbirliği içinde Ergenekon, Balyoz, Casusluk, Poyrazköy vb. kumpas davalar ile TSK’nın uzun yıllarda edindiği bilgi ve birikime sahip komutan-subay kadrolarına büyük darbe vurmuşlardır.
Görünen gerekçe siyasi otorite üzerindeki askeri vesayete son vermektir.
Esas amaç ise TSK’nın Türk devleti ve milletinin birlik ve beraberliğinin güvencesi olmasına son vermektir.
Kumpas davalar amaca hizmette büyük yol aldırmıştır.
Boşaltılan kadrolar TSK ve siyasi iktidarı ele geçirmeyi ve tam muktedir olmayı amaçlayanların piyonları ile doldurulmuştur.
15 Temmuz 2016 hain darbe girişimi bu amaçla gerçekleştirilmiştir.
FIRSATÇILIK
15 Temmuz; öncesi, oluşumu ve sonrasıyla ABD ve FETÖ’nün etkin rolü dışında siyasi iktidar ve TSK komuta kademesinin yaptıkları ve yapmadıkları ile sorularla ve şaibelerle doludur.
Siyasi iktidar darbe girişimini fırsata (Allah’ın lütfu olarak nitelemişlerdir) çevirerek TSK’da yapmak istediği tüm değişiklikleri rüzgar hızıyla hayata geçirmiştir.
Açıkça görülmektedir ki hazırlıklar çok önceden yapılmıştır. 15 Temmuz düğmeye basmak için gerekçe olmuştur.
Çoğu yasal olmayan değişiklikler ile;
TSK emir komuta birliği parçalanmış,
Jandarma ve Sahil Güvenlik TSK’dan koparılarak emniyet teşkilatına benzetilmiş,
Sağlık sistemi alt-üst edilmiş,
Askeri okullar kaldırılarak veya TSK’dan alınarak temeline dinamit konmuş, geleceği karartılmış,
Güvenlik gereksinimleri göz ardı edilerek pek çok kışla rant için boşaltılmıştır.
FETÖ ile mücadelede olduğu gibi esas sorumlulara dokunulmazken kurunun yanında pek çok yaşın yanmasına göz yumulmuştur.
2017 YAŞ’ı ve TÜRK ULUSUNUN GÜVENCESİ
Bu ortamda gerçekleştirilen YAŞ kararlarından çok şuranın yapısı ve çalışma yöntemi önemlidir.
Yüksekliği şüpheli, askeri oluşu ise şüphesiz aldatmacadır.
Askeri terfi ve atama sistemi tamamen siyasilerin kontrolüne geçmiştir.
Rütbe bekleme süreleri, belirli aşamalardan geçme zorunlulukları gibi bilgi ve birikime dayalı TSK’nın geleneksel sistemi ayaklar altına alınmıştır.
TSK hiçbir dönemde olmadığı kadar siyasetin içine sokulmuştur.
Gelecek yıllarda bu günler bile aranır olacaktır, çünkü siyasete giren ordunun bu bataklıktan çıkması giderek zorlaşacaktır.
Siyaseten güvenilmeyen general-amirallerin tasfiyesinde izlenen yöntemler sadece o şahıslara değil TSK’ya zarar olarak dönmektedir.
Rütbe ve kıdem gözetmeden yapılan onur kırıcı atamalar, istifaya yoluyla ayrılmaya zorlamalar etik dışı, TSK’ya ve devletimize yakışmayan uygulamalardır.
NETİCE VE ÇÖZÜM
Neticede; TSK güç ve güven Kaybına uğramıştır.
Halkın ordusuna güven kaybının önemine ilaveten kurum içi güvensizlik çok önemlidir.
Dünyanın en güçlü ordusu dahi moral yokluğunda yenilmeye mahkumdur. Tarihte örnekleri doludur.
Ordunun siyasetin içine çekilmesi; giderilmesi, onarılması olanaksız zararlar verecektir.
Yapılan düzenlemeler Türk ulusunun ve devletinin güvencesini yok etmeye yöneliktir.
Çözüm; TSK’nın gıpta edilen özerk yapısına dönüşü ve siyasi otorite ile yasal sınırlarının belirgin olarak çizilmesidir.
Fırsatçılıkla yapılan tüm düzenlemelerden geri dönülmelidir.
Kendi haline bırakılması halinde TSK geleneksel yapısına kısa sürede kavuşur ve dosta güven düşmana korku veren bir ordu olarak yerini alır. Mayası buna uygundur.
Naci BEŞTEPE
ADD Bilim Danışma Kurulu Üyesi
Zafer bayramı kutlamaları ilk kez 1924’te yapılmıştı.
O kutlamada konuşan Mustafa Kemal ATATÜRK, zaferin cumhuriyetin temeli olduğunu söylemiştir.
Sonraki yıllarda da gerek konuşmaları gerekse eylemleri ile ordunun bir devletin ve milletin yaşamındaki önemi vurgulamış ve kuvvetli bir orduya sahip olunması için çalışmıştır.
GÜÇLÜ ORDU
Ordu, gücü oranında devletin güvencesidir.
Abdülhamit’in Haliç’e hapsederek çürüttüğü donanmanın acısı, Kurtuluş Savaşı’nda Ege Adaları’na çıkacak kayık bile bulunamayışı ve adaların Yunanistan’a bırakılışı ile tadılmıştır.
Cumhuriyet yıllarında yapılan yatırımlar da donanma için yeterli olmamış ve Kıbrıs çıkarmasının 1974’e kadar sarkmasına sebep olmuştur.(Uluslararası gelişmeler de ayrı etkendir)
Atatürk döneminde açılan uçak fabrikasının kapatılması Türk Hava Kuvvetleri’nin dışa bağımlılığını hala sürmesinde önemli faktördür.
NATO ve ABD’ye bağlılık da bazı yararları yanında ordumuzun kendi kendine yeterliliği önündeki engellerden biri olmuştur.
GÜÇLENME DÖNEMİ
DP’nin 1950’de iktidar oluşu ile orduya bakıştaki olumsuzluklar 27 Mayıs 1960 Devrimi sonrası yerini önemli atılımlara bırakmıştır.
2002’ye kadar devamlı artan bir ivme ile TSK eğitim, donanım, harp-silah ve araçları konusunda sürekli bir iyileşme göstermiş, çağdaş ordular içinde önemli bir yer edinmiştir.
1974 Kıbrıs Barış Harekatı’ndan sonra dışa bağımlılığın mahzurlarını gidermek için gösterilen çabalar meyvelerini vermeye başlamıştır.
Donanmanın yaptığı atılım ile Akdeniz ve Karadeniz’de söz sahibi oluşumuz, savunma sanayiindeki gelişmeler ile dışa bağımlılığın giderek azalması, TSK’nın dünyanın en güçlü ordularından biri oluşu emperyalistleri rahatsız etmiştir.
TSK’YA İŞBİRLİKÇİ DARBE
Gelişen, güçlenen Türk ordusu, kendine bağımlı kalmasını isteyen emperyal güçler yanında din eksenli devlet yönetimi isteyen iktidarların da hoşuna gitmemiştir.
Körfez harbinde ABD’nin Türkiye topraklarını kullanmasını öngören tezkerenin meclisten geçmeyişi ile düğmeye basılmıştır.
TSK’yı ideolojilerini gerçekleştirmeye engel görenler, mevcut iktidar ve ABD servisleri ile işbirliği içinde Ergenekon, Balyoz, Casusluk, Poyrazköy vb. kumpas davalar ile TSK’nın uzun yıllarda edindiği bilgi ve birikime sahip komutan-subay kadrolarına büyük darbe vurmuşlardır.
Görünen gerekçe siyasi otorite üzerindeki askeri vesayete son vermektir.
Esas amaç ise TSK’nın Türk devleti ve milletinin birlik ve beraberliğinin güvencesi olmasına son vermektir.
Kumpas davalar amaca hizmette büyük yol aldırmıştır.
Boşaltılan kadrolar TSK ve siyasi iktidarı ele geçirmeyi ve tam muktedir olmayı amaçlayanların piyonları ile doldurulmuştur.
15 Temmuz 2016 hain darbe girişimi bu amaçla gerçekleştirilmiştir.
FIRSATÇILIK
15 Temmuz; öncesi, oluşumu ve sonrasıyla ABD ve FETÖ’nün etkin rolü dışında siyasi iktidar ve TSK komuta kademesinin yaptıkları ve yapmadıkları ile sorularla ve şaibelerle doludur.
Siyasi iktidar darbe girişimini fırsata (Allah’ın lütfu olarak nitelemişlerdir) çevirerek TSK’da yapmak istediği tüm değişiklikleri rüzgar hızıyla hayata geçirmiştir.
Açıkça görülmektedir ki hazırlıklar çok önceden yapılmıştır. 15 Temmuz düğmeye basmak için gerekçe olmuştur.
Çoğu yasal olmayan değişiklikler ile;
TSK emir komuta birliği parçalanmış,
Jandarma ve Sahil Güvenlik TSK’dan koparılarak emniyet teşkilatına benzetilmiş,
Sağlık sistemi alt-üst edilmiş,
Askeri okullar kaldırılarak veya TSK’dan alınarak temeline dinamit konmuş, geleceği karartılmış,
Güvenlik gereksinimleri göz ardı edilerek pek çok kışla rant için boşaltılmıştır.
FETÖ ile mücadelede olduğu gibi esas sorumlulara dokunulmazken kurunun yanında pek çok yaşın yanmasına göz yumulmuştur.
2017 YAŞ’ı ve TÜRK ULUSUNUN GÜVENCESİ
Bu ortamda gerçekleştirilen YAŞ kararlarından çok şuranın yapısı ve çalışma yöntemi önemlidir.
Yüksekliği şüpheli, askeri oluşu ise şüphesiz aldatmacadır.
Askeri terfi ve atama sistemi tamamen siyasilerin kontrolüne geçmiştir.
Rütbe bekleme süreleri, belirli aşamalardan geçme zorunlulukları gibi bilgi ve birikime dayalı TSK’nın geleneksel sistemi ayaklar altına alınmıştır.
TSK hiçbir dönemde olmadığı kadar siyasetin içine sokulmuştur.
Gelecek yıllarda bu günler bile aranır olacaktır, çünkü siyasete giren ordunun bu bataklıktan çıkması giderek zorlaşacaktır.
Siyaseten güvenilmeyen general-amirallerin tasfiyesinde izlenen yöntemler sadece o şahıslara değil TSK’ya zarar olarak dönmektedir.
Rütbe ve kıdem gözetmeden yapılan onur kırıcı atamalar, istifaya yoluyla ayrılmaya zorlamalar etik dışı, TSK’ya ve devletimize yakışmayan uygulamalardır.
NETİCE VE ÇÖZÜM
Neticede; TSK güç ve güven Kaybına uğramıştır.
Halkın ordusuna güven kaybının önemine ilaveten kurum içi güvensizlik çok önemlidir.
Dünyanın en güçlü ordusu dahi moral yokluğunda yenilmeye mahkumdur. Tarihte örnekleri doludur.
Ordunun siyasetin içine çekilmesi; giderilmesi, onarılması olanaksız zararlar verecektir.
Yapılan düzenlemeler Türk ulusunun ve devletinin güvencesini yok etmeye yöneliktir.
Çözüm; TSK’nın gıpta edilen özerk yapısına dönüşü ve siyasi otorite ile yasal sınırlarının belirgin olarak çizilmesidir.
Fırsatçılıkla yapılan tüm düzenlemelerden geri dönülmelidir.
Kendi haline bırakılması halinde TSK geleneksel yapısına kısa sürede kavuşur ve dosta güven düşmana korku veren bir ordu olarak yerini alır. Mayası buna uygundur.
Naci BEŞTEPE
ADD Bilim Danışma Kurulu Üyesi
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder