Doğduğunda Erkekti. Üniversite Yıllarında, Kendisi Gibi Ressam Olan Gerda Gottlieb’le Evlendi. Gerda’ya Şöhreti Getiren Tablolardaki Esrarengiz Kadın Modelin Bizzat “o” Olduğunun Anlaşılması Büyük Sansasyon Yarattı. Madem Her Şey Ortaya Çıkmıştı, Artık İçinde Taşıdığı Kadını Açığa Vurması İçin Hiçbir Engel Yoktu. Cinsiyet Değiştirerek, Dünyanın İlk
Transseksüeli Oldu…Danimarkalı Ressam Einar Wegener’in (kadın Adıyla Lili Elbe) Koca Bir Trajediyi İçinde Barındıran Yaşamı Öylesine Sıradışı Ki, Sinemadan Edebiyata, Popüler Kültürün Pek Çok Alanında İlham Kaynağı Olmasına Şaşırmamak Gerek.
Einar, Lili ve Gerda
Sıradışı hikâye, bir bakan kızı olan Gerda Gottlieb’in, ressam olabilmek için 1902’de ülkesini terk edip, Kopenhag’a taşınmasıyla başladı. Kopenhag Sanat Okulu’na kaydolan Gerda burada kendisi gibi ressam olan Einar Wegener’le tanıştı. Hemen evlendiler. Gerda 19 yaşındaydı, Einar ise 22. Gerda’nın “badem gözlü, güzel kadın” portreleri kısa sürede ülkede büyük ses getirip, ona pek çok önemli serginin ve ödülün kapılarını aralarken, bir soru akılları meşgul ediyordu: Portrelerdeki güzel kadın kimdi? Çok geçmeden, 1913’te, Danimarka’da büyük bir sansasyona neden olacak gerçek ortaya çıktı: Gerda’ya yıllardır modellik yapan bu kadın aslında, kocası Einar Wegener, dişi adıyla Lili’ydiBir erkeğin, kadın giysileri içinde eşine modellik yapması, Danimarka’da pek hoş karşılanmayınca çift, skandaldan uzaklaşmak için, Paris’e yerleşmek zorunda kaldı. Böylece Einar aleni bir şekilde kadın olarak gezebilecek, yani Lili olabilecek ve çift nihayet “lezbiyen” ilişkilerini nispeten daha rahat yaşayabilecekti. Zira Einar 1920’lerde, gece dışarı çıkarken ya da evde arkadaşlarını ağırlarken, tıpkı Gerda’nın portrelerindeki gibi feminen kıyafetlere bürünerek Lili oluveriyordu. Yalnızca çiftin çok yakın dostları Lili’nin gerçek kimliğinden haberdardı.
Ameliyatlar ve ölüm
Nihayet Einar 1930 yılında cinsiyet değiştirerek Lili’yi hayatının her ânında, en az ruhunda olduğu kadar bedeninde de yaşatmaya karar verdi. Uzman seksolog Magnus Hirschfeld’in kontrolünde Berlin’de gerçekleşen ilk operasyonla Wegener’in testisleri alındı. Ameliyat Almanya ve Danimarka basınında büyük sansasyon yarattı. Dünyada bir ilki gerçekleştiren Wegener, yeni “daimi” adıyla Lili Elbe, dünyanın ilk transseksüeli olarak tarihe geçmişti bile. Lili artık tamzamanlı bir gerçeklikti. Ancak Einar’ın ölümünden doğan Lili, yeni çalkantılar ve tersyüz oluşlar demekti. Ameliyatın akabinde Gerda ve Lili, iki kadının evli olması yasalara ters düştüğü için, uğruna onca yükün altına girdikleri evliliklerini bitirmek zorunda kaldılar. Gerda İtalyan bir diplomatla evlenip Fas’a yerleşirken, Lili kim olduğu bilinmeyen bir erkekle ilişki yaşamaya başladı ve ressamlığı bıraktı. Lili’ye göre bu yetenek, Einar’da vardı; onda değil.
Derken penis yerine yumurtalıkların yerleştirildiği ikinci ameliyat, hücre uyuşmazlıkları ve diğer komplikasyonları bertaraf etmek için, ölüm tehlikesi kuvvetle muhtemel olmasına rağmen girişilen üçüncü ve dördüncü müdahaleler Lili gerçek bir kadın olabilmesi için yumurtalık naklinin şart olduğunu düşünüyor, böylelikle, 49 yaşında olmasına rağmen, ona evlenme teklif eden sevgilisine bir çocuk verebileceğini umuyordu. Onu anneliğe götüreceğini düşündüğü beşinci operasyon için İsviçre’ye giden Lili, ameliyattan kısa bir süre sonra öldü. Söylenene göre ölüm nedeni, “doku uyuşmazlığı”ydı. Dresden’de ameliyatına giren doktorlardan biriyse, Elbe’nin ölümünün ardından oldukça ilginç bir iddia attı ortaya: “Elbe hermafroditti. Yani hem kadın hem erkek organı taşıyordu. Ayrıca vücudunda gelişmemiş yumurtalıklar ve çok sayıda kadınlık hormonu da tespit ettik.”
Transseksüeli Oldu…Danimarkalı Ressam Einar Wegener’in (kadın Adıyla Lili Elbe) Koca Bir Trajediyi İçinde Barındıran Yaşamı Öylesine Sıradışı Ki, Sinemadan Edebiyata, Popüler Kültürün Pek Çok Alanında İlham Kaynağı Olmasına Şaşırmamak Gerek.
Eşcinsellik son yılların en çok tartışılan mevzularından biri oldu. “Aynı cinsiyetten birine âşık olmak bir hak mıdır? Hemcinslerle evlenmek caiz midir?” minvalinde kafa karışıklıkları medyanın da katkılarıyla akıllarda cızırtı yaratırken, Tomas Alfredsson’ın rejisör makamına kurulacağı “Danimarkalı Kız” adlı film, konuyla ilgili suni tartışmaları gölgede bırakıp gündemin en güneş alan yerine oturdu. Dünyanın cinsiyet değiştiren ilk erkeği olan, Danimarkalı ressam Einar Wegener’in, içine pek çok sıradışılığı sığdırıp, Lili Elbe adında bir kadın olarak noktalanan yaşamını konu alması oldu; erkek olarak geçen yıllar, Gerda’yla evlilik, kadın kılığında modellik, cinsiyet değiştirme, Lili Elbe’ye geçiş ve “anne olabilmek için” yattığı ameliyat masasında gelen ölümBirkaç kelimeyle izah edilmeye çalışıldığında bile son derece çalkantılı görünen bu hikâyenin en başına döneceğiz şimdi.
Einar, Lili ve Gerda
Sıradışı hikâye, bir bakan kızı olan Gerda Gottlieb’in, ressam olabilmek için 1902’de ülkesini terk edip, Kopenhag’a taşınmasıyla başladı. Kopenhag Sanat Okulu’na kaydolan Gerda burada kendisi gibi ressam olan Einar Wegener’le tanıştı. Hemen evlendiler. Gerda 19 yaşındaydı, Einar ise 22. Gerda’nın “badem gözlü, güzel kadın” portreleri kısa sürede ülkede büyük ses getirip, ona pek çok önemli serginin ve ödülün kapılarını aralarken, bir soru akılları meşgul ediyordu: Portrelerdeki güzel kadın kimdi? Çok geçmeden, 1913’te, Danimarka’da büyük bir sansasyona neden olacak gerçek ortaya çıktı: Gerda’ya yıllardır modellik yapan bu kadın aslında, kocası Einar Wegener, dişi adıyla Lili’ydiBir erkeğin, kadın giysileri içinde eşine modellik yapması, Danimarka’da pek hoş karşılanmayınca çift, skandaldan uzaklaşmak için, Paris’e yerleşmek zorunda kaldı. Böylece Einar aleni bir şekilde kadın olarak gezebilecek, yani Lili olabilecek ve çift nihayet “lezbiyen” ilişkilerini nispeten daha rahat yaşayabilecekti. Zira Einar 1920’lerde, gece dışarı çıkarken ya da evde arkadaşlarını ağırlarken, tıpkı Gerda’nın portrelerindeki gibi feminen kıyafetlere bürünerek Lili oluveriyordu. Yalnızca çiftin çok yakın dostları Lili’nin gerçek kimliğinden haberdardı.
Yabancılara, “Gerda’nın kız kardeşi” olarak tanıtılan Lili, evlilik tekliflerine bile maruz kalıyordu. Zaman geçtikçe Einar Lili’yi daha çok benimsedi ve onu büsbütün açığa çıkarmaya başladı. Artık aleni bir şekilde lezbiyen olan Gerda, http://www.memurvadisi.com bir nevi üçüncü kişi olan Lili’nin varlığından hiç de şikâyetçi görünmüyordu. Hatta çiftin çok yakın bir dostu olan Nikolaj Pors’un söylediğine göre, “Gerda, canı sıkıldığı zaman Einar’a kadın kıyafetleri giyip, Lili olması için ısrar bile ediyor”du. Pors, “Gerda, Einar ve Lili üçlüsü”nün ilişkilerini şöyle tarif etmiş: “Einar ve Gerda Lili’nin ailesi gibiler. İkisi de Lili’den vazgeçemiyor.” Yaşadıkları dönemi de göz önünde bulundurunca, böylesi dikkat celbeden bir çiftle ilgili yapılabilecek dedikoduların bununla sınırlı olması düşünülemez muhakkak. O dönemde özellikle Gerda’nın, kocası üzerinde olumsuz etkileri olduğuna dair muhtelif spekülasyonlar da ortaya atıldı. Bunlardan en ağırı da hiç şüphesiz, Gerda’nın, “cinsiyet değiştirmesini teşvik ederek, Einar’ın, daha doğrusu Lili’nin ölümüne neden olan bir katil” olarak suçlanmasıydı. Buna daha sonra geleceğiz.
“The Danish Girl” Danimarkalı Kız film fragmanını izleyin.
Ameliyatlar ve ölüm
Nihayet Einar 1930 yılında cinsiyet değiştirerek Lili’yi hayatının her ânında, en az ruhunda olduğu kadar bedeninde de yaşatmaya karar verdi. Uzman seksolog Magnus Hirschfeld’in kontrolünde Berlin’de gerçekleşen ilk operasyonla Wegener’in testisleri alındı. Ameliyat Almanya ve Danimarka basınında büyük sansasyon yarattı. Dünyada bir ilki gerçekleştiren Wegener, yeni “daimi” adıyla Lili Elbe, dünyanın ilk transseksüeli olarak tarihe geçmişti bile. Lili artık tamzamanlı bir gerçeklikti. Ancak Einar’ın ölümünden doğan Lili, yeni çalkantılar ve tersyüz oluşlar demekti. Ameliyatın akabinde Gerda ve Lili, iki kadının evli olması yasalara ters düştüğü için, uğruna onca yükün altına girdikleri evliliklerini bitirmek zorunda kaldılar. Gerda İtalyan bir diplomatla evlenip Fas’a yerleşirken, Lili kim olduğu bilinmeyen bir erkekle ilişki yaşamaya başladı ve ressamlığı bıraktı. Lili’ye göre bu yetenek, Einar’da vardı; onda değil.
Derken penis yerine yumurtalıkların yerleştirildiği ikinci ameliyat, hücre uyuşmazlıkları ve diğer komplikasyonları bertaraf etmek için, ölüm tehlikesi kuvvetle muhtemel olmasına rağmen girişilen üçüncü ve dördüncü müdahaleler Lili gerçek bir kadın olabilmesi için yumurtalık naklinin şart olduğunu düşünüyor, böylelikle, 49 yaşında olmasına rağmen, ona evlenme teklif eden sevgilisine bir çocuk verebileceğini umuyordu. Onu anneliğe götüreceğini düşündüğü beşinci operasyon için İsviçre’ye giden Lili, ameliyattan kısa bir süre sonra öldü. Söylenene göre ölüm nedeni, “doku uyuşmazlığı”ydı. Dresden’de ameliyatına giren doktorlardan biriyse, Elbe’nin ölümünün ardından oldukça ilginç bir iddia attı ortaya: “Elbe hermafroditti. Yani hem kadın hem erkek organı taşıyordu. Ayrıca vücudunda gelişmemiş yumurtalıklar ve çok sayıda kadınlık hormonu da tespit ettik.”
Lili Elbe, nam-ı diğer Einar Wegener’in ölümünü duyan eski eşi Gerda çok üzülür ve İtalyan olan eşinden ayrılarak Einar ile ilk tanıştıkları, ilk görüşte aşık oldukları ve evlendikleri şehir olan Kopenhag’a yerleşir. Çevredekilerin eski eşinin ölümünden, onu kadın olmaya teşvik ettiği için kendisini suçlamaları Gerda’yı alkole sevkeder. Ressam olarak da kariyeri biten ve eski şöhretini kaybeden Gerda Gottlieb Wegener Porta, 1940 yılında kiralık bir dairede yalnız olarak hayatını kaybeder…
Kaynak için yeniaktuel.com‘a teşekkür ederiz.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder